25 Eylül 2006 Pazartesi

youtube




insanların harika fikirleri hep göz kamaştırıcı başarılarla taçlanmıyor. Örneğin benim harika fikirlerim... henüz hiçbiri öyle bir şerefe nail olamadılar, ancak youtube.com sitesinin iki genç fikir babası için durum biraz daha farklı. www.youtube.com adresinde, tüm dünyadan insanların, begendikleri, zaman zaman kendilerini kaydettikleri, TVlerden çektikleri görüntüler paylaşıma açık herkese . herkes kendini en iyi şekilde ifade etmeli diye düşünen site sahipleri, günde 70 milyon videonun izlendiği bir hacme ulaşmış durumda... Hâlâ haberiniz yoksa bir bakış atmaya ve bence yeni televizyon kavramıyla tanışmaya değer...

Haber İzlemeyenlerdenim...


haber izlemiyorum artık. evet sadece orada burada anahaberlerden birşeyler kulağıma çalınırsa duyuyorum, ama dinlemiyorum! istemiyorum çünkü! olan biten şeylerin , saçma sapan yalaka medyanın magazin haberlerini, 3. sayfadaki kanlı haberleri yüzüme sıçratmasını, pis pastaneleri görüp o çok severek yediğim çeşit çeşit hamur işlerinden tiksinip dışarıda yenebilecek yemeği bi biskreme indirgeme çabası yaratmasını, ülkede yaratılmış umutsuz ortamın hâleti ruhiyeme sıçramasını , zaten trafiğinde stresinde beni yeterince boğan İstanbul'un beni eve geldiğimde de rahatsız etmesini istemiyorum. Haberlerin spikerleri bile yüzüne bakılmaz hale gelmişken, adamın suratına bakıp anlattığı habere nasıl konsantre olabilirim ki zaten? ülkedeki vur patlasın çal oynasın dengesizliğin zaten tam denge noktasında kendini zor tutan bu vatandaşa sıçramaması için uğraşıyorum işte... öyle aydın seda bilmem kim zaten lafı bile edilmemesi gereken kişiler, ama siz siz olun, eger bu TV'ların daha iyi yayın yapmasını, yarın parayla satılan insanları konu alan yüzlerce dizi, komikmiş gibi yapılan, fikir kıvılcımları bile içermeyen saçma sapan yapımları devamının gelmesini istemiyorsanız İZLEMEYİN!... ya da izleyip izleyip ben televole sevmem cart curt demeyin...
Her neyse dönelim konuma, haber bültenleri , gazeteler, haber portallarıyla isimlerini bilmek dışında ilişkim olmayacak bundan sonra, zira kendimi korumaya almalı, umutlarımı söndürmemeliyim... Benim gibi kaç kişi daha var merak da ediyorum... ama yaşasın dergi okumak bundan sonra!!!

17 Eylül 2006 Pazar

boş anlarımı sevmiyorum

boş anlarımı sevmiyorum ben ya! böyle bilgisayarın başında bazen öyle bir zaman geçiriveriyor ki insanın inanası gelmiyor saatler sonra farkettiğinde. geriye dönüp bakıyorum "ne öğrendin mert?" diye, bir sürü çöp bilgi genelde... üç beş sözlük tanımı, belki google'dan yapılmış birkaç arama sonucu gidiverdiğim birkaç linkten topladığım, genel kültürden daha ---belki --- kullanılacak bilgicikler böyle doldurmuşlar zamanımı, bilgi kirliliği ya bu resmen. sonra biriyle konuşurken aklıma gelip abuk subuk bi internet araması sırasında aklıma gelen şeyleri cümlelere katıyorm, saçmalıyorum sanki... sanırım internette boş gezmek pek dogru değil... birşeylerle meşgul olmak, hatta internette oturdugum yerden birşeyler yaparak para kazanmak mümkün olsa keşke... çok insan yolunu buluyor ama ben henüz bulmuş değilim:D sonuç olarak galiba boş zamanı güzel değerlendirmek gerek, ya da zamanı boşa harcamamak gerek..:D

5 Eylül 2006 Salı

Modern Peçe

ya bazen insan deli oluyo karşısındakilerin onu salak yerine koymasına! neden diyeceksiniz, nasıl da diyebilirsiniz, söylediğim şey şu: Bahariye'de , Bağdat Caddesi'nde , ne bileyim işte sokakta yürürken, böyle güneşin falan güzel güzel parladığı zamanlarda genelde, güneş gözlüğünün arkasına sığınan bir sürü insan gezer sokaklarda... Normal güneş gözlüğü takanlara lafım yok, olay onu nasıl kullandığında, gözlüğün arkasından -hani simsiyah ya camları- size bakar içindeki o eğitilmemiş devesel içgüdüleriyle, sizi aşağılamak , kibirle dolu hayatına elektron kadar bi önem verebilmek -ki ciddi bir kendini kandırma unsurudur bu, tamamen ayrı bir yazı konusu bile olabilir- için kullanmaya çalışır sizi, üstünüzde başınızda, dış görüntünüzde bi eksiklik, kendine bi puan arar ama o gözler size öylesine bakar ki sanki siz körmüşçesine tüm ayrıntıları taramaya çalışır beynindeki tüm nöronları o işe konsantre ederek, zira omurilik zaten yürüme kısmını halletmiştir, o ayrı bir prosestir, neyse... ama bilmez ki güneş tepeden vurduğunda -bahsettiğim yer genelde alın ile gözlüğün arasında kalan ufak boşluk, onun gözlerini, tıpkı iş kulelerinde ofis katlarında akşamları ışıklar yandığında çalışanların dışarıdan gayet rahat görülebilmesi gibi açık bir şekilde gözleri meydana çıkmış, o sonradan görmeliğin verdiği saçmasapan tatminlerden birini sizin üzerinizden sağlar şekilde ortadadır ve o sizin bu çok çok basit fiziksel olaydan haberdar olmadığınızı sanarak sizi inceler... hayatta insanlar ne şekillere girerse girsin, kafa yapıları değişmedikçe o Atatürk'üm sayesinde yapılabilmiş devrimlerin savurup attığı peçe, kimi zaman ray-ban, kimi zaman D&G, kimi zaman da GUCCI, ARMANI, ne haltsa bir marka ve camdan yapılmış versiyonlarda kendini gösteriveriyorlar... Tüm peçelerin yok olması, insanların olduğu gibi gözükmeyei diğerlerini de olduğu gibi kabul etmeye hazır oldukları bir ülke dileğiyle...