7 Mayıs 2007 Pazartesi

Sinek küçük ama Ören Bayan'ın adı Mrs. MURPHY!

Geçtiğimiz yılbaşından önce almıştım onu. Siyah, hatta piano black dedikleri güzel bi siyah tonunda, işe yarar bişeydi uzun süre, sonra birden kötü şeyler oldu ve cihazım çalışmamaya başladı. Normal bi kullanıcı, müşteri hizmetleri numaralarının bekleme melodilerine çoook sefer maruz kalan ama hep içinde bir gün işlerin gerçekten iyi gideceğine inanan biri olarak tabii ki garanti süresi devam eden CREATIVE ZEN NEEON 512 cihazımı alındığı TEKNOSA A.Ş. 'nin Taksimde, yokuşaşağı olan mağazasına teslim ettim kutusunda kılıfından ara bağlantı kablolarına kadar herşeyi ile birlikte, herşey gayet normal gibi ilerlerken bi yerlerde murphy yasalarının çalıştıracak güç şarj ediyormuş kendini meğer. Ya da diyelim ki "kader ağlarını benim için örüyordu". Ya bu kader örümcek mi???! neden ağ örüyo ki? Ya da balıkçı mı? bu deyimi balıkçıları düşünerek mi üretmişiz? Neden ağ ya? Neden "kader kapanını kuruyodu değil eğer yakalanmak zorundaysa kurban? Neyse ören bayan kader yine düşünmüş beni, bi şeyleri ellemeden edememiş hayatımda. Ortalama 1 ay boyunca bekledim cihazn gelmesini tamirden, 1 ay sonunda aldım koccaman bi sevinçle tamir edilmiş MP3 çalarımı. Gün içinde yaptığım uzuun yolculuklarda beni eğlendirecek cihazımı. Tabi ören bayanın cilvesi burada ortaya çıktı: Creative'in servisinden gelen ürünümün kadifeden kesesinin ,yerinde yeller esiyordu! (istanbul'da rüzgar sık görülür, çok şeyin yerinde bi anda yeller esebilir, istanbul garipşehirdir. Neyse konuma döneyim, tahmin edilebileceği gibi cihazın orjinal -bu kelimeyi de nereye koyarsanız koyun bi başka parıldar, gittigidiyorda filan iki üç ürüne bakın her şey ne kadar da "orjinal" ne kadar da "FULL" dür! Einize alıp baksanız satılan şeye standart bişey olduğunu farkedersiniz o başka - kılıfının serviste kalmış olması günün sürprizidir! " Hemen farkettim allahtan, arayıp TEKNOSA'yı haber veriyim de yarın okul çıkışında yollamış olurlar servisten zaten, gider alırım" kadar ideal bi dünyada yaşsaydık keşke! Ne gezer! iki hafta ,üçç hafta, tek bi kılıf insanı bu kadar mı gıcık eder? Her gün aleti çizmeden cebimde taşımaya çalışmak kadar zahmetli iş yok. Okulumun yolu Mustafa Yolaşan'ın Pazar 9x'lerindeki şans yolu gibi, aman çizildi mi bugün? Arkadaşlar soketlerin yerini değiştirirken ben de TeknoSA'yı aradım durdum. İyi niyetli olduğu belli olan müşteri sorunlarından sorumlu bayanla yüz yüze en son diyaloğumuzda servisin beni arayacağını söylediğini öğrendim:D


Ucuz numara değil mi? Aradılar mı sizce? TABİİ Kİ HAYIR! Arayıp ne diyecekler ki zaten? "Mert bey kılıfınız bizzde kalmış vermeyeceğiz size kusura bakmayın ama tüm arkadaşlar burada grup olarak size NANİK yapıyoruz alınmıyorsunuz değil mi?" mi diyecekler? Telefon edildi mağazadan servise, durumu öğrenmek ve olası çözüme ulaştırmak için, ancak servisin " Kılıf mılıf yok burada, isterseniz bi tane yollayalım 10 YTL karşılığı" şeklinde, kendi hatalarına rağmen benim onlara bir daha ödeme yapmayı önermesi günün en eğlendiğim önerisi oldu:D Neyse, iyi niyetli sorumlu, bana kendi ürünlerinden birinin kılıfını vermek gibi bi yol seçti- o noktada takdirimi topladı insiyatif kullandığı için, tabii ki ören bayan kader hanımın ağları spiderman'i geride bırakarak sonucu getirdi stok sorgu ekranına! O mağazada benim ürünün benzeri/aynısı yoktu, kılıf da yoktu dolayısıyla. Tamam, büyük mağazalar zincirinin stok takibi gelişkin, diger bi mağazada bulundu, ortalama 4 5 gün sonra gittim hani kargolanır o ürün benim mağazaya falan diye arada , bu sefer de İstanbul Garipşehir Valiliği'nin aldığı yolları kapama önlemleri falan yüzünden benim kılıfım /kılıf adayım ulaşmamıştı taksime tabii ki! İnanır msıınız hiç şaşırmadım! Müşteri sorumlusu ile bir başka günde geri gelmek üzere randevulaştım, mağazadan mp3 çalarım tenime değerek Taksim Meydanı'na tırmandım... Aldığım ders şuydu:Dünya asla İdeal bir dünya değildir! Gazların PV=nRT' nin gerçek olamayışının karşısında duydukları sinirlilik katsayısından daha yüksek de olsa benimki, sabır ile CREATIVE YETKİLİ SERVİSİNİN İÇ ETTİĞİ mp3 çalar kılıfıma ulaşacağım zamanı beklemekteyim... Yarın bir deneme daha yapacağım, bakalım ÖREN BAYAN'ın ne yeniliği var benim için?


NOT: Şimdi bu yazıda bi sürü "ören bayan", " teknosa" " creative" gibi marka adı geçti, belki sitedeki google reklamlarına da bunların verdiği bişeyler çıkar bu yüzden, bazılarınız da tıklar o reklamlara, o durumda da bu şirketlerin verdiği reklam harcamalarının benim cebime dolaylı da olsa girecek olması, para kazanacak olmam da ne paradokstur!
Buraya kadar okuduysanız iki tuşa basıp bi yorum attırıverin bekliyorum düşüncenizi!!!
HOŞÇAKALIN ŞİMDİLİK, arayı bu kadar uzatmamak sözüyle!!!

hatalı sollama!-helyum etkisi

hatalı sollama yapan insan helyuma maruz kalıyor! bunu bilimsel deneyler sonucunda ilk kez burada yayımlıyorum! videoyu izleyenler izlemiştir, izlemeyenler için buraya koyuyorum.
o ses gerçek olamaz yahu!:D
http://www.youtube.com/watch?v=gynzzO_n4Z8

Ama bir ara "the Effect of Helium in the Traffic" adlı makaleme bir göz atın... :D ;)

TEGV'e bile hırsız girer mi ???

İstanbul garipşehir diyorum ya, boşuna değil!! Kartla Atalar'da faaliyet gösteren TEGV-Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın Semiha Şakir Birimi'ne hırsız girdi ve çocuklarımızın eğitimlerinde kullanılan 3 adet bağışlanmış PC'yi alıp götürdü!! İnsafsız hırsızlar bu kadarıyla kalsalar iyi, olaydan birkaç gün sonra, çalınan bilgisayarların üzüntüsü bir yana , böyle bir kurumun bile hırsızların hedefi olabildiğini görmekten üzülen gönüllüleri şoke eden 2. darbe geldi! Hırsızın çalmadığı diger PClerden ikisi- birisi ana ofisteki tüm gönüllülerin kayıtlarının da bulunduğu bilgisayar- daha çalındı. 2 gün arayla aynı yeri soymaya cesaret edebilen rahat hırsız, polis tarafından henüz yakalanamadı. Umutsuzluğa kapılmak istemiyorum ama insan kendini içten bir OHA demekten de alıkoyamıyor bu durum karşısında!

13 Ocak 2007 Cumartesi

Troy ve İlyada Hakkında Bir Karşılaştırma(İngilizce)-A comparison of Troy and Iliad(ENG)



Okulda aldığım bir ders için İlyada destanı ile Truva filmindeki kadınların toplumdaki yeri ile Agamemnon ve Achilleus arasındaki çekişmeyi inceleyen bir yazı yazdım... İlgilenenler İngilizce olan bu yazıma linke tıklayarak ulaşabilirler...








ENG-For a class that I attended at school, I wrote an essay of a comparison of the women's place in public and the rival and anger between Agamemnon and Achilleus in the movie TROY and in the epic Iliad of HOMER... If you would like to read it, click on the link above...




11 Ocak 2007 Perşembe

salak yerine konmayı seviyorum!


evet evet ciddiyim! biriyle ya da birileriyle birlikteyken, beraber birşeyler yaparken muattap( belki h ile de yazılıyo olabilir ama pek sanmıyorum:D - TDK'ya sormak lazım- aa pardon onlar Kenan Doğulu'yu alaşağı etmek için uğraşıyolar şu aralar, neyse en önemli işleri bitsin o zaman sorarız...) aldığınız kişinin, sizi alenen salak yerine koyarak böyle ne bileyim, bi çıkar sağlayacağı yere adım adım lafı taşıması sırasında çektiği sıkıntıyı gözlerinde okumak, anlamıyor gibi yapmak çok eğlenceli gelir bana nedense... Karşındaki insanın algoritmalarını çözümlemene rağmen çaktırmazsın o anlarda ya, ve hele en zevklisi o kişinin de seni oyuna getirip bi çıkar sağlama durumuna kendi isteği ve hattâ zekâsı ile düşürdüğünü sanmasını izlemek bence! O yüzden, zaman zaman çıkarcı birilerinin, beni salak , evet düpedüz salak yerine koymalarına izin verip tiyatroyu izlemek çok eğlendiğim anlar yaşatır bana... Evet, belki karşınızdaki kazandığını zanneder, ya da bir "fedakârlık" yaptığınızı düşünür ama siz tüm olan bitenin farkında olup da zekanızı ve olanlara hakimiyetinizi suyun altındaki bir timsahın yüzeye çıkardığı gözlerinin vücuduna oranı kadar azmışçasına gösterdiğinizde, perde arkasını da izlettiren, çok eğlenceli bir tiyatro başlar karşınızda. Sırf bu gerçek eğlenceyi izlemek için izin veririm bazen salak yerine konmaya, Şehir Tiyatroları'nın profesyonel oyuncuları aslında sanhelerde değil, şehrin kendisinde... Dolayısıyla öyle fiyatı düşmüş düşmemiş çok da dert etmemek lazım, zira herkes tiyatrocu memlekette... Yeter ki izlemeyi bilin!!!